Kovit-19 salgını dünyayı ve ülkemizi kasıp kavuruyor. Her gün on binlerce insan virüse yakalanıyor ve yüzlerce insan hayatını kaybediyor. Virüse yakalananların birçoğu hastaneye düşmeden bu beladan kurtulsa da, birçok kişinin vücudunda virüs tahribat yapıyor. Bu tahribatların giderilmesi veya virüsten uzaktan durmak isteyen insanlar doğaya kaçıyor.

Temiz hava, bol oksijen almak için, şehrin kirlilik ve gürültüsünden kaçmak isteyen vatandaş doğada tek katli müstakil bir evde zaman geçirmek istiyor. Ancak şehri yönetenler bunu istemiyor. Vatandaşın şehrin uzak noktalarından aldığı arazisine doğaya uygun bir bağ evi veya hafta sonu evi yapmasına müsaade etmiyorlar. Bu arazileri tilkilere kargalara bırakıyorlar...

Daha öncede defalarca yazdığımız ve gerekli mercilere defaten gönderdiğimiz dilekçelerde bu konuyu hep gündeme getirdik ancak bir sonuç çıkmadı. Biraz riski göze alan vatandaş zaten kimseyi dinlemiyor bu evleri kafasına göre yapıyor. Ülkemizde bu durum hep böyle olmuştur, yönetenler bunu neden hesap etmiyor? Vatandaş gecekondusunu yapar, Devlet peşinden gelir af eder. Yüzlerce defa böyle olmuştur. Bu durumu bilen adamı kim durdurabilir, hele de böyle olağanüstü bir durum karşısında kimse durduramaz. Arada sırada yıkılan kaçak yapılar olmuştur ancak koca İstanbul’un yarısı Yasal Gecekondular ile kaplı değil midir? Bu durum artık değişmelidir. Şehrin doğru yapılaşabilmesi için Devlet proaktif olmalı, gidilecek yere vatandaşından önce gitmelidir.

Şehir çok kalabalık ve plansız büyüdüğü için, İstanbul’un özel bir durumu var. İstanbul diğer şehirlerden ayrı değerlendirmeli gerekirse şehre uygun Kanun çıkarılmalıdır.

Her gün trafikte 3-4 saat geçiren insanın psikolojisi normal olabilir mi? Şehrin gelişim akslarına devasa yollar yapıldı, çok da iyi oldu. Ancak bu yollardan giden vatandaş, arazisinde piknik yapıp akşam geri dönmek zorunda. Çünkü arazisinde doğaya uygun küçük bir ev yapmaya hakkı yok. Kaldı ki şehrin çevresinde tarım arazisi olarak planlanan bu arazilerin büyük çoğunluğu tarım yapmaya uygun değil ve yapılmamaktadır. Bu alanları tarım arazisi olarak planlayanlar, bu arazilere hava fotoğrafından bile bakmamıştır. Zaten vatandaş arazinde bir ev yapabilse, geriye kalan arazini ıslah eder, toprak getirtir, su kuyusu açar ve orada sebze meyve yetiştirir ve amaç hasıl olur. Yol ve diğer kamusal alanlar için herkes arazinden Düzenleme Ortaklık Payı kesilmesine razıdır.

Hal böyle iken bu tip arazilerin ortasına, bir bakıyorsun kamu kuruluşları apartmanları dikebiliyor. Birçok örnek verebilirim, zaten herkesin gözü önünde oluyor. Bunun yanında binlerce derme çatma gecekondu bağ evleri yapılıyor.

Birde salgın döneminin yeni modası Karavanlar var. Bu da ayrı bir üçkâğıtçılık. Karavanın modeline göre değişmekle beraber bir karavanda 2 ila 8 kişi kalabiliyor. Karavanı alıp bahçesinin içine çekiyorsun ve içinde yaşayabiliyorsun. Sit alanı olsa bile lastikli araç olduğu için bu duruma kimse bir şey demiyor. Ev yapabileceğin paranın en az iki katını, evden sağlam ve konforlu olmayan, ömrü evden daha az olan bir karavana ödemek zorunda kalıyorsun. Nasıl bir saçmalık yaşanıyor anlayın…

İsa Demir 06/05/2021

www.alemdagmerkezemlak.com