Gayrimenkul sektörü, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de ekonominin önemli bir kalemini oluşturmaktadır. Sektöre girdi sağlayan ve faaliyetlerini bu sektördeki gelişmelere bağlı olarak devam ettiren diğer sektörlerin katkısı da dikkate alındığında inşaat sektörünün GSMH içindeki payının yaklaşık yüzde 30 seviyesinde olduğu görülmektedir. İnşaat sektörü, kendisine bağlı 200'den fazla alt sektörün ürettiği mal ve hizmete talep oluşturan konumunda olup, bu yaygın etki, sektörün “ekonominin lokomotifi” olma vasfının en temel göstergesidir. Son iki yılda ciddi oranda daralan sektör 2019 yılının son çeyreği ile birlikte tekrar hareketlenmeye başladı. Pandemi sonrası özellikle Kamu bankalarının hayata geçirdiği kampanya ile Haziran ve Temmuz aylarında konut satış rekorları kırıldı. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelindeki konut stokları hızla azalmaya başladı.
Yeni projeler geliyor
Proje geliştiren inşaat firmaları azalan stoklarının yerini doldurabilmek ve devam eden konut talebine cevap verebilmek için uzun süredir raflarda bekletilen arsalar ve yeni projelerini tekrar gündeme getirmeye başladı. İnşaat firmalarının pandemi sonrası süreçte hayata geçirecekleri projelerin; hem yerli hem de yabancı müşteri pazarına uygun özelliklerde şehrin merkezi akslarına yakın, ulaşım imkânları gelişmiş olan kentsel dönüşüm lokasyonlarında butik daha az konut içeren optimum sosyal alanlara sahip, tasarruflu ve az katlı konsept projelere yönelmesi bekleniyor. Geliştirilen yeni konut projelerinin artan inşaat maliyetleri ile üretilecek olması önümüzdeki yıllarda ev sahibi olmayı daha da zorlaştırabilir. Bu nedenle inşaat ve arsa maliyetlerindeki artışın ve döviz kurlarında yaşanan dalgalanmanın henüz konut fiyatlarına daha fazla yansımadan bugün özellikle elinde biraz birikimi olan tüketiciler için çok avantajlı düşük faiz oranları ile ev sahibi olabilmeleri için en uygun zamandır.