ABD thor projesi yapay depremleri ne kdar şiddette yaratıyor? Kahramanmaraşta ve 10 ili etkileyen depremlerde ABD thor cumukları yüzünden mi oldu bu konuyu bilim adamları açıklıyor, uzay ajansı başkanın açıklamları çok dikkat çekiyor.

Geleceğin Uzay Araçlarına Uzanan Bir Proje Uzay, insanlar için uçsuz bucaksız, gizemli bir dünya. Bu nedenle uzay alanındaki araştırmalar her zaman ilgi çekmiş, birçok bilim kurgu filmine ilham kaynağı olmuş. Hatta bu gizem kimi zaman bu konudaki çalışmaların farklı biçimde yorumlanmasına yol açmış. Bu ay sizlere tanıtacağımız proje de bazı haber kaynaklarında Türkiye’nin yerli uzay mekiği olarak yansıtılan THOR. Öncelikle şunu belirtelim ki THOR bir uzay mekiği üretim projesi değil, bir teknoloji geliştirme projesi.

deprem-öncesi-ışıklar

İnsansız uzay araçları uzaya gönderildikten sonra görevlerine başlar. Çoğunlukla bu görevleri yine uzayda son bulur ve uzay çöpü adını alırlar. Uyduları düşünecek olursak, görevini tamamlayan ve uzay çöpüne dönüşen bu uzay araçları Dünya’ya yakın bir yörüngede ise sürtünmeden dolayı enerjisini kaybederek atmosfere girer ve atmosferik sürtünmeden dolayı yanar. Ancak insanlı uzay araçlarının durumu biraz farklı. Bu tür uzay araçlarının atmosfere giriş sırasında bir sorun yaşanmadan, başarılı bir şekilde yere indirilmesi gerekiyor.

Türkiye’nin uzay alanında yaptığı araştırmalar ise fırlatma, uydu tasarımı, üretimi ve işletilmesi ağırlıklı. Bu tür çalışmalarda Türkiye’de öncü olan kurum, uydu projeleri ile adını sıkça duyduğumuz TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü, diğer adıyla TÜBİTAK UZAY. Başka bir çok ülke gibi Türkiye de fırlatma alanında tecrübe kazanıyor olsa da insanlı uzay aracının atmosfere girişi konusunda başarılı olmuş ülkeler yalnızca ABD, Rusya ve Çin

Proje, uzay araçlarının atmosfere girişleri sırasında yaşanan sorunları azaltacak bir çözüm bulunmasını, böylelikle uzay araçlarının etkin bir şekilde kullanılmasını amaçlıyor. İnsanlı uzay araçları bir gezegenin atmosferine girdiklerinde hayli yüksek ısıl yüklere maruz kaldığından bu araçları korumak için bir ısıl koruma sistemine gereksinim duyuluyor. Bu gereksinim, uzay aracı için uygun bir tasarım ve giriş yörüngesi seçilerek ısıl yüklerin kontrol altına alınmasıyla karşılanmaya çalışılıyor. Uzay mekiklerine genellikle kaba bir görünüm verilmesinin altında da bu yatıyor. Yüksek ısıl yüklere maruz kalan araç parçaları, örneğin burun ve kanat kenarları yuvarlak hatlarda tasarlanıyor. Çünkü ince ve keskin hatlar içeren bir tasarım aşırı ısıl yük karşısında aracın erime riskini artırıyor. Diğer yandan aerodinamik olarak yuvarlak hatlar aracın uçuş performansını olumsuz yönde etkiliyor. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda kısmen etkin bir ısıl koruma sağlanabiliyor olsa da uçak yapılarına benzer nitelikte olan ve atmosfer geçişi yapabilecek uzay araçları için yeniden kullanılabilir bir ısıl koruma sistemi yok. Geleceğin ısıl kontrol kavramlarının var olan zorlukları aşacak şekilde tanımlanması gerekliliğinden yola çıkılarak THOR projesi başlatılmış. THOR, Avrupa Komisyonu 7. Çerçeve Programı kapsamında gerçekleştirilen bir proje. Projede toplam 8 ülke yer alıyor: Almanya, İtalya, İspanya, Türkiye, İngiltere, İsviçre, Avusturya ve Japonya. Projenin toplam bütçesi 2 milyon avro. Bunun yaklaşık 100 bin avrosu TÜBİTAK UZAY’a ayrılmış. THOR projesi kapsamında her ülkenin ayrı bir görevi var.

deprem-ışıkları

Test modelinin tasarlanması, malzemelerinin üretilmesi, laboratuvar ortamında test edilmesi ve ısıl analizlerinin yapılması gibi görevler farklı ülkeler tarafından yürütülüyor. TÜBİTAK UZAY’ın görevi laboratuvar ortamında test edilecek modellerin bilgisayar ortamında ısıl analizini yapmak ve Almanya’daki laboratuvarda gerçekleştirilen deneylerde elde edilen sonuçlarla karşılaştırmak. Bu sayede geleceğin hipersonik taşıma araçlarının atmosferik girişleri için ısıl yönetim fikirleri tasarlanacak, test edilecek ve doğrulanacak. Hipersonik, belirli bir uçuş hızını ifade etmek için kullanılan bir terim. Uçuş hızı Mach sayısı (kısaca M) üzerinden tanımlanıyor. Mach sayısı, hareket halindeki bir nesnenin hızının ortam şartlarındaki ses hızına oranı olarak ifade ediliyor. Uçan bir aracın hızı ses hızına yaklaştıkça M değeri de 1’e yaklaşıyor. Buna göre 1 Mach’ın üzerindeki değer, araç hızının ses hızının üzerinde olduğu anlamına geliyor ve aracın hızı süpersonik olarak ifade ediliyor.

Savaş uçaklarının pek çoğu süpersonik hıza çıkabiliyor. 5 Mach’tan daha yüksek değerlere sahip hızları tanımlamak için ise hipersonik terimi kullanılıyor. Bir uzay mekiği atmosfere hipersonik hızla girerken yoğun havanın direnciyle karşılaşır. Bu direncin yarattığı sürtünme sonucunda da aerotermal ısınma adı verilen olay gerçekleşir. Öyle ki uzay mekiğinin dış bölümü 1800-2000 °C derece sıcaklığa kadar ulaşabilir. Bu bölüm seramik malzemeden yapılan bir ısı kalkanıyla kaplıdır. Bu projenin amacı da daha fazla ısıya dayanabilen, yeniden kullanılabilir ısı kalkanı geliştirmek.

Böylece uzay araçlarının atmosfer içinde daha yüksek performansta uçması, hatta tıpkı bir uçak gibi havaalanlarına iniş yapması sağlanacak. Projenin şu aşamasında seramik tabanlı kompozit malzeme (CMC) adı verilen özel malzemeler laboratuvar ortamında denenerek tekrar kullanılabilir olup olmadıkları test ediliyor. Bu kapsamda öncelikle denemesi yapılacak olan malzeme tasarlanıp üretiliyor.

Sonrasında bu malzeme bir test modeli ile bütünleştiriliyor. Ardından test modeli hipersonik rüzgâr tüneline sokulup laboratuvar ortamında birbirinden farklı atmosfere giriş koşulları oluşturularak testler yapılıyor. Buna göre test modelinin üzerindeki sıcaklıklar ölçülüyor ve neresinde ısınma olacağı görülüyor. Diğer bir deyişle ısı kalkanı olarak kullanılacak malzemenin, kritik sıcaklığın altında güvenli olup olmayacağı tespit ediliyor.

İstenilen sonuçlar alınırsa tekrar kullanılabilir ısı kalkanlarının üretilmesine bir adım daha yaklaşılmış olacak. 2013 yılının Ocak ayında başlayan proje 2015 yılının Aralık ayında bitecek. Tabii projenin bitmesi bu konudaki araştırmaların durması anlamına gelmiyor. Bu çalışma başka projelerin yolunu açabilir, ülkeler elde ettikleri verilerle ileride yeni araştırma ve uygulama projeleri gerçekleştirebilir.