Gündem

İstanbul Depremi için Hükümetin "B Planı" Var mı?

Evet, resmi olarak **AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı)** koordinasyonunda bir "İstanbul Deprem Master Planı" ve "Türkiye Deprem Stratejisi ve Eylem Planı" bulunuyor.

Abone Ol

Evet, resmi olarak **AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı)** koordinasyonunda bir "İstanbul Deprem Master Planı" ve "Türkiye Deprem Stratejisi ve Eylem Planı" bulunuyor. Ancak, bu planların pratikte yeterliliği ve detayları sürekli tartışma konusudur.

**Planların Genel Çerçevesi Şunları İçerir:**

* **Arama Kurtarma ve İlk Müdahale:** AFAD, UMKE, itfaiye, askeriye ve sivil toplum kuruluşlarının koordineli çalışması planlanıyor.

* **Toplanma Alanları:** Şehrin belirli noktalarında (genellikle parklar) "toplanma ve barınma alanları" belirlenmiş durumda. Ancak, bu alanların bir kısmının imara açıldığı veya yeterli büyüklükte olmadığı eleştirileri sıkça yapılıyor.

* **Lojistik ve Destek:** Gıda, su, tıbbi malzeme, çadır, battaniye gibi temel ihtiyaçların depolanması ve dağıtımı planlanıyor.

* **Ulaşım ve Altyapı:** Ana arterlerin (TEM, D100 gibi) en kısa sürede ulaşıma açılması, köprülerin kontrolü, enerji ve su hatlarının onarımı için çalışmalar öngörülüyor.

* **Kentsel Dönüşüm:** Riskli yapıların yıkılıp depreme dayanıklı binalar yapılması için kentsel dönüşüm projeleri yürütülüyor. Ancak bu sürecin hızı ve kapsamı, olası bir depremin yıkıcı etkisini karşılamakta yetersiz bulunuyor.

**Eleştiriler ve Endişeler:**

* **Nüfus Yoğunluğu:** Planlar, İstanbul'un devasa nüfusu (resmi 16 milyon, gerçekte muhtemelen daha fazla) karşısında yetersiz kalabilir.

* **Erişim:** Ana arterlerdeki çökme, köprülerdeki hasar gibi senaryolarda, arama kurtarma ekiplerinin ve yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşması çok zorlaşabilir.

* **Lojistik Kapasite:** Milyonlarca insan için yeterli çadır, su, gıda ve tıbbi malzemenin depolandığı ve dağıtılabileceği şüphelidir.

* **Koordinasyon:** Çok sayıda kurumun afet anında etkin bir şekilde koordine olup olamayacağı bir muammadır.

Kısacası, **"Kağıt üzerinde" bir B Planı var, ancak bu planın pratikte, özellikle de en kötü senaryoda ne kadar işler olacağı büyük bir soru işaretidir.**

2. Çatalca ve Silivri'deki Müstakil Konteyner/Ahşap Evlerin Yıkılması ve Bunun Anlamı

Bu durum, sizin de işaret ettiğiniz gibi, çok ciddi bir çelişki ve stratejik bir hatadır. İşte bunun arkasındaki muhtemel nedenler ve sonuçları:

**Neden Yıkılıyorlar?**

1. **İmar Mevzuatı ve Ruhsat Sorunu:** Bu evlerin büyük bir kısmı, "2B arazisi" (ormandan tarım arazisine dönüşmüş alan) veya "hazine arazisi" üzerine, **ruhsatsız ve kaçak** olarak inşa edilmiştir. Belediyeler, bu gibi yerleri B planı için hazır tutma imkanına sahiptirler.

2. **Kentsel Yayılmanın Kontrolü:** Belediyeler ve hükümet, İstanbul'un yeşil alanlarına doğru kontrolsüz yapılaşmanın önüne geçmek istiyor. Bu evlerin kalıcı hale gelmesi, ileride daha büyük bir yapılaşmanın önünü açabilir.

3. **Altyapı Eksikliği:** Bu bölgelerde genellikle kanalizasyon, içme suyu şebekesi, yol gibi temel altyapı hizmetleri yoktur veya yetersizdir. Belediyeler bu altyapıyı sağlamakla yükümlü değildir.

4. **Mali Kaygılar:** Bu evlerin bulunduğu araziler, gelecekteki imar değişiklikleri veya projeler için değerli olabilir. Kaçak yapılaşma, bu potansiyeli engeller.

**Deprem Senaryosundaki Feci Sonuçları:**

* **Kaçış ve Sığınma Senaryosunun Çöküşü:** Olası bir depremde, İstanbul'un merkezinden araçlarıyla kaçmayı başarabilen yüzbinlerce insanın, en doğal ve mantıklı hedefi **Çatalca ve Silivri gibi nispeten az katlı, yeşil alanı bol bölgelerdir.** İnsanlar orada, enkaz altında kalmadan, bahçeli evlerde veya geçici barınaklarda hayatlarını idame ettirmeyi planlıyor.

* **Alternatif Barınma İmkanının Yok Edilmesi:** Belediyelerin yıktığı bu müstakil yapılar ve araziler, tam da böyle bir felaket anında **en değerli barınma ve yaşam alanları** olabilirdi. İnsanlar kendi imkanlarıyla kurdukları bu geçici yaşam alanlarına sığınabilir, kendi gıdalarını yetiştirebilir, şehir merkezindeki kaostan uzakta hayatta kalma şansı bulabilirdi.

* **Stratejik Depolama Alanı Kaybı:** Bu geniş araziler, deprem sonrası kurulacak büyük çadır kentler, geçici hastaneler, lojistik merkezler için de son derece uygun yerlerdir. Ancak, yıkım ve yasal boşluk, bu alanların afet planlamasına dahil edilmesini engelliyor.

**Sonuç Olarak:**

Yaşanan durum, **afet öncesi yönetim ile kentsel planlama/yasal mevzuat arasındaki derin kopukluğun** bir göstergesidir. Kısa vadeli "imar kontrolü" ve "yasalara uygunluk" kaygıları, uzun vadeli ve hayati bir "afet hayatta kalma stratejisinin" önüne geçmektedir.

Sizin "ne yapacaklar?" sorusuna verilebilecek net bir cevap maalesef yok. Gerçek bir depremde, İstanbul'dan kaçan insanların büyük bir kısmı, daha önce sığınmayı planladıkları bu bölgelerde bile barınacak bir yer bulamayabilir ve açık arazide, her türlü altyapıdan yoksun bir şekilde hayatta kalmaya çalışmak zorunda kalabilir. Bu da ikinci bir afet senaryosu anlamına gelir.

Bu konuyu gündemde tutmak, yerel yönetimlere ve AFAD'a bu bölgelerin afet planlarındaki potansiyel rolünü sormak, vatandaş olarak en doğal hakkımızdır.

{ "vars": { "account": "G-HRG68RX6YX" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }