Zirvede ele alınan konular bağlamında önemle vurgulanması gereken hususlar şu şekilde maddelendi:

Dijitalleşmenin sunmuş olduğu imkân ve fırsatlarla birlikte e-ticaretin yaygınlaşması, ticaretin ve iş dünyasının daha fazla demokratikleşmesine, pazara girişlerin önündeki engellerin azalmasına imkân tanımaktadır.

Demokratikleşen bu yeni dijital iş dünyasında iş ahlakına aykırı eylem ve davranışların olmayacağı düşünülemez. Dijitalleşen ekonomiler ve e-ticaret dünyasının iş ahlakına yönelik ihtiyaçlarına göre piyasaları olumsuz etkilemeyecek biçimde yeni kurum ve kural düzenlemeleri gerçekleştirilmelidir.

Bilgi üretimi ve bilimsel çalışmaların liyakat esaslı gerçekleştirilmesi ile dijitalleşme ve bilgi teknolojilerinden en üst düzeyde faydalanma yoluna gidilebilir. Bu noktada girişimcinin önünü açan ve özel sektörün küresel ölçekte rekabetini teşvik eden, kamunun düzenleyici ve denetleyici rolü beklenmektedir.

E-ticaretin hacminin ölçülebilir olması ve uzaktan sözleşme olgusu ile müşteriye sağlamış olduğu avantajlar, iş ahlakının uygulanabilirliğine zemin hazırlaması ve ticaretin daha demokratik ortamda yapılması bakımından önem arz etmektedir.

Dijital platformlarda alıcı ve satıcı rollerinin değişebiliyor olması, yani satıcıların aynı platformlarda alıcı konumunda da olabilmeleri, dijital ekonomilerde ahlaki davranışın gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Zorluklar ve Yeni Risk Alanları

E-ticarette toplanan verilerin fiili ve potansiyel müşterilerin iktisadi, sosyal, kültürel ve politik tercihlerini fazlasıyla etkileyebildiği gerçeğinden hareketle, her düzeyde veri mahremiyeti ve veri güvenliği konuları artan ölçüde hayatımızı etkilemeye devam edecektir.

Gerçek hayatta yalan söylemek, kişilerin görüşlerini taraflı bir biçimde aksettirmek ve müşterileri eksik, yanıltıcı ve hatalı bilgilerle manipüle etmek nasıl iş ahlakına aykırı ise, dijital dünyada da müşteri yorum ve değerlendirmelerini eksik ve yanıltıcı bir biçimde sunmak da iş ahlakına aykırıdır.

Benzer şekilde arama motorlarında ticaretin gerekleri dışında bazı işletmeleri geride tutup onların pazara girişlerini engellemek de rekabeti piyasa kuralları dışında bozduğu, bazı girişimcilerin pazara girişlerini engellediği ve müşterilerin eksik bilgilendirilmesine ve bunun sonucunda da bazı mal ve hizmetlere daha yüksek fiyat ödemelerine yol açtığı için iş ahlakına aykırı pek çok duruma neden olmaktadır.

Dijital dünyada büyük veri sahibi güçlü şirketlerin arama motoru, alışveriş merkezi, reklam platformu gibi farklı iş birimleri yanında sağlıktan spora, tatilden araç kiralamaya varıncaya kadar çok farklı girişimleri satın almak suretiyle oluşturdukları güçlü veri entegrasyonunu dijital tekel ve kartel olma yolunda değerlendirmeleri de rekabeti ortadan kaldırdığı gibi bu rahatlık ve daha da fazla kazanma hırsı ile iş ahlakına uygun olmayan eylemlerinin artmasını beraberinde getirmektedir.

Dijital dünyada kişisel hayatın olduğu gibi iş hayatının da asla güvenilir olmayabileceği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda şirketlerin veri politikaları yanında iş ahlakına yönelik veri mahremiyeti ilkeleri geliştirilmeli ve oluşan yeni ihtiyaçlara göre güncellenmelidir.

Dijitalleşen ekonomilerle birlikte hukuki ve ahlaki ilke ve normların geliştirilmesindeki güçlükler dikkate alındığında, hukuki tazmin ve ahlaki duyarlılıkların artırılması bakımından uluslararası organizasyonlara duyulan ihtiyaç zorunluluk haline gelmiştir.

Benzer şekilde dijital ekonomilerin hukuk normları da yaşanılan tecrübelerle her geçen gün daha güçlü hukuki ve kurumsal düzenlemelerle değişen ihtiyaçlara cevap verebilir hale getirilmektedir. Bu konuda gerek kültürel farklılıklar ve gerekse dijital platformlarda eylem ve sonuçlarına ilişkin tespit ve değerlendirme yapma zorlukları, ahlaki ve hukuki açıdan normatif ve kurumsal düzenlemeler önündeki en önemli güçlüklerdir.

Fiziki iş, eylem ve davranışlarında daha dikkatli ve ketum davranabilen insanın, sanal alemde muhtemelen sahte isim kullanabilmesi, fiziken görünmediği düşüncesi gibi farklı gerekçelerle mahremiyetini korumadığı, koruyamadığı ya da korumak istemediği gibi bir durumdan söz edilebilir. Bu bağlamda “karda yürüyüp iz bırakmamak”deyimi dijital dünyada ve dijital ekonomilerde geçerliliğini yitirmiştir.

Birey, Şirket ve Kamu Düzeyindeki Sorumluluklar ve Yapılaması Gerekenler

Kişisel veri mahremiyeti konusu 21. Yüzyıl becerisi olarak birey, şirket ve devlet düzeyinde geliştirilmesi gereken önemli bir olgudur.

Veri mahremiyeti ve verinin kullanımı bilgi ve becerilerinden önce, elbette veri mahremiyetine ilişkin asgari ahlaki değer yargılarının kazandırılması gerekir. Bu şekilde hangi düzeyde olursa olsun kişi, eline geçen veriyi kullanmadan önce bunun ahlaki değerler ile uyumlu olup olmadığı hassasiyeti ile hareket etmelidir.

Kişisel Verilerin Korunması, hukuki mevzuatı ve düzenleyici ve denetleyici otoritelerin varlığı bu bağlamda elbette önemlidir. Ancak unutulmamalıdır ki, kişi ve kurumlar ile şirketlerin kendi mahremiyetlerini koruyabilmesi asıl ilkedir.

Satıcılar ve alıcılar, kendilerine ait veri mahremiyeti konusundaki duyarlılıklarını güçlendirme yanında sorumluluklarını devretmemeleri gerektiğinin bilincinde olmalıdır.

Dijital ekonomilerde, kamu güvenliği açısından siber suçlarla mücadelede veri güvenliği ne kadar önemli ise, şirketler ve müşteriler de kendilerine ait veri güvenlikleri konusunda mümkün olabilecek üst düzey hassasiyeti göstermekten çekinmemelidir.

Dijital ekonomiler ve genel olarak dijital dünyada veri mahremiyeti bakımından şirket ve müşteri hakları bağlamında gündemde olan önemli bir diğer konu, unutulma hakkıdır. Şirketlerin yaşanmış olan bir olumsuzluğun hukuki sonuçları ortadan kalktığında ya da iyi niyetle yapılması gerekenler yapılmış olduğunda bunun dijital dünyadan izlerinin kaldırılması talebindeki haklılık gibi, müşteriler de dijital dünyada bırakmış oldukları ayak izlerinin, haklı, makul ve geçerli bir gerekçesi kalmadığında silinmesi talepleri de haklı olabilir. Bu bağlamda bir müşteri bir ürün, marka ya da şirkete yönelik kendi yorumunun dijital dünyadan silinmesini talep edebilir. İstisnai bir hak olarak “unutulma hakkı” hem şirketler hem de müşterilerin haklı ve makul talepleri söz konusu olduğunda karşılanmalıdır.

Dijital ekonomilerde kamunun düzenleme ve denetleme rolü, siber güvenlik açısından olduğu kadar iş ahlakı bakımından dijital dünyanın ihtiyaç duyduğu yeni kurum ve kural düzenlemeleri bakımından da önemli ve kaçınılmazdır.

Kişisel Verileri Koruma Kurumu (KVKK)’nunveri temelli ekonomiyi kısıtlamaması, rekabetin önünü açma çabasına katkı sağlaması esastır.

Kamu ve özel sektördeki kurum ve kuruluşlara dijital iş ahlakına ve veri mahremiyetine dönük davranış kodlarını içeren dijital okuryazarlık eğitim faaliyetleri başlatılmalıdır.

Akademik dünyada gerek sosyal ve gerekse teknik boyutlarıyla konunun farklı boyutlarıyla çalışılması yanında kamu ve özel sektörde de dijital dünyanın ahlaki normlarının geliştirilmesi ve veri mahremiyetinin korunmasına yönelik çalışmaların artarak devam etmesi kaçınılamaz bir zorunluluk olarak görülmelidir.

Türkiye İş Ahlakı Zirvesi’nin bu değerlendirmeler bağlamında başta profesyoneller olmak üzere, konuya ilişkin araştırma yapacak olan akademisyenlere de önemli çıkarımlar sağlayacağını düşünüyor, sonuçların hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

Prof. Dr. Ömer TORLAK (Zirve Düzenleme Kurulu Başkanı) – Ayhan KARAHAN (İGİAD Başkanı)