Gayrimenkul
ve yatırım sektörünün yakından takip ettiği Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise
en önemli fuarlarından olan Expo Real, bu yıl 21’inci kez düzenlendi.





Almanya’nın Münih şehrinde 7-9
Ekim tarihlerinde gerçekleşen fuar, 76 ülkeden toplam 2 bin 190 katılımcı ve 46
bin 747 ziyaretçiyi ağırladı. Expo Real 2019’a Cushman & Wakefield olarak dünya
genelindeki 26 ülkeden toplam 200 kişilik bir ekiple katıldık ve 3 gün süresince
2.000’den fazla müşteriyle birebir görüşmeler gerçekleştirdik.





Ana
temalar olarak bir taraftan dünya genelindeki birçok ülkede faizlerin düşmesi, eksi
yöndeki faiz gelişmeleri nedeniyle ana pazarlarda gayrimenkul fiyatlarının
artışı ve Brexit, Hong Kong, Brezilya ve Orta Doğu bölgesinde yaşanan jeopolitik
gelişmeler oluşturdu.





Her yıl Expo Real fuarında
lansmanı yapılan “Winning in Growth Cities” raporumuzun satır başlarını ise şu
şekilde özetleyebilirim.





Raporumuzda toplam uluslararası
gayrimenkul yatırımları hafif bir düşüş gösterse de talebin güçlü bir şekilde
devam ettiği fakat nitelikli arzın kısıtlayıcı bir unsur olduğu vurgulanıyor. Bununla
birlikte geçmişte bir çok gelişmiş gayrimenkul pazarında yavaşlayan ekonomik
büyümenin, düşen getiri oranları, faiz ve tahvil oranları ile tekrar aşağı yönlü
baskılanacağı ve dolayısıyla özellikle güvenli liman olarak algılanan pazarlarda
fiyatların tekrar artışa geçmesi bekleniyor. Dünyanın en büyük gayrimenkul
yatırım pazarı olarak New York’un zirvedeki konumunu koruduğu ve
Los Angeles, San Francisco, Londra ve Paris’in zirveyi takip ettiği belirtiliyor.
Londra ise Brexit’e rağmen %25 dolayında azalma kaydetse de son 1 yıl içinde 18
milyar $’lık sınırlar arası ticari gayrimenkul yatırımı çekmeyi başararak zirve
de konumunu korumuş oldu. Küresel yatırımcıların yerini daha çok bölgesel ve
yerel yatırımcıların aldığı gözlemlenen raporumuzda küresel sermayenin bir
numaralı kaynağının yine Uzakdoğu olduğu belirtildi.





Expo Real fuarına döndüğümüzde ise gayrimenkul sektörünün gelecekteki en önemli konusu olan iklim değişikliğinin gündemi oldukça meşgul ettiğini söyleyebilirim. Sigorta şirketlerini zorlamaya başlayan doğal afetler, Endonezya’nın batan başkenti Cakarta’nın taşınma projesi ve Güney Afrika’nın Capetown kentindeki tükenen içme suyunu örnek olarak gösterebiliriz.





Diğer
yandan fuar süresince Türkiye ile ilgilenen çok sayıda kurumsal gayrimenkul yatırımcısı
ile yaptığımız görüşmelerde; devam eden proje ve işlemlerin yanında yeni
yatırım ve ortak girişim olanaklarını da değerlendirme şansımız oldu. Geçtiğimiz
yıllara kıyasla yatırımcı sayısında farklılık olmamakla birlikte profilin çok
değiştiğini söylemek mümkün.





Türkiye
ile ilgilenen yatırımcıların ilgisi yakın geçmişe kıyasla azalırken, fırsatçı
ve risk iştahının daha yüksek olduğu yatırımcıların ilgisinde artış olduğunu ve
fiyat beklentilerinin daha agresif olduğunu yaptığımız görüşmelerde gözlemledik.
Bu yatırımcıların çoğunlukla sermaye girişim fonları ve güçlü aile ofisleri bir
diğer deyişle; nihai yatırımcılar ile birlikte veya onlar adına çalışan fon yöneticileri
olarak karşımıza çıktığını söylemek mümkün.





Avrupa,
Amerika ve Uzakdoğu gibi dünyanın çok farklı coğrafyalarından gelen yatırımcıların
ortak noktaları arasında fırsatçı bakış açıları ve kısa & orta vadedeki
olumsuzluklara rağmen uzun vadede olumlu bakış açılarını korumaları yer alıyor.
Geçen yıl devreye giren TL dönüşümü ise yabancı yatırımcılar nezdinde kur riski
açısından sorun olarak görülmeye devam ediyor. Bu nedenle otellerin daha cazip hale
geldiğini ve turist sayılarının artması ile birlikte özellikle operatör ve otel
zincirlerine olan ilginin arttığını görüyoruz. Bunun dışında en merkezi konumdaki
en nitelikli ofis projeleri ilgi görmeye devam ediyor.





Fuar tarihlerine denk gelen Barış
Pınarı Harekatı’nın da gündemde yerini aldığını söyleyebilirim.





Expo Real 2019’a Türkiye’den
katılım oldukça düşüktü. Bunun yanında geçen yıllarda Türkiye’den yurt dışında
yatırım yapma konusunda oluşan iştahın da dikkate değer şekilde düştüğünü
gördük. Burada etkili olan esas konunun fiyatların ciddi anlamda artması ve
nitelikli gayrimenkul bulmanın küresel rekabet ortamında daha da zorlaşması
olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda özellikle Almanya ön plana çıksa da Londra da
fırsat olarak değerlendirilebiliyor.





Her
fırsatta altını çizdiğim üzere Expo Real gibi etkinliklerin ülkemizi ve
sektörümüzü tanıtmak için önemli ve doğru platformlar olduğu kanısındayım. Kamunun,
STK’ların ve özel sektörün el ve ağız birliği ile tanıtıma ve Türkiye’nin hikayesini
anlatmaya odaklanması gerek. Bu uzun vadeli bir yatırım ve yapılmaz ise maalesef
geri dönüşü hiç olmayacak. Bıkmadan, sıkılmadan ve yorulmadan anlatmak, soruları
cevaplayıp olayları küresel eğilim ve gelişmeler ışığında değerlendirmek gerekiyor.





Yurt dışında faizler ve
gayrimenkul sektöründeki getiri oranları düşerken, Türkiye’nin fırsatlarla dolu
olduğunu ve fakat risk algısı nedeniyle geçmişte fiyatlama konusunda ortak bir zemin
oluşmadığını söylemeliyim.